Definição e significado de AUFRUTTELN

aufrütteln ()

yeniden düzenlemek/örgütlemek

rütteln (v.)

sallamak, sallanmak, oynatmak, sarsıla sarsıla gitmek, sarsmak

rütteln (v.) (Vogel)

havada uçup durmak

auf

*a (doğru), ile, …-e

auf (adv.)

ebediyen, sonsuz olarak, sonsuza kadar, daima, üstüne, üstünde, giyinmiş

auf- (v.)

açmak, çözmek

auf... (v.)

teslim etmek, terk etmek, vazgeçmek, bırakmak

auf ()

başın üstünde, yukarıdan geçen, …-e, …-e doğru, ...-e/a, ...-e doğru, istemek, …gibi hissetmek, ihtiyacım var, canı çekmek, arzu etmek, ...gibi hissetmek, canı istemek, canı ... istemek, canı ... çekmek, ...-den/dan sonra, düşünülecek olursa, bakılırsa, bakınca, geçe, geçiyor, ...-den sonra, ortaya, tepeden, yukarı, yukarıda, yukarıya

auf- ()

tevkif etmek, tutuklamak, bulmak

auf... ()

tamamen

auf Achse

çok meşgul, konuşup durur

auf Achse (adv.)

meşgul

auf Achse (adv.) (Gesprächs.)

yolunda

auf Anhieb

acil, ani, anî, anlık, çabucak, çok çabuk, derhal, derhâl, derhal olan, hemen, hemencecik, istenildiği gibi, istenildiği kadar, ivedi, koşar adım, şimdi

auf dem Heimweg (adv.)

evde, eve, eve doğru

auf dem Quivive sein (v.)

...-den/dan sakınmak, ...-e dikkat etmek, . e dikkat etmek, dikkat etmek, dikkatli olmak

auf dem Weg nach

yolunda

auf dem Weg zu

yolunda

auf den Arm nehmen

aldatmak, birisine şaka yapmak, kandırmak, şaka yapmak, takılmak

auf den Arm nehmen (v.)

alaya almak, alay etmek, dalga geçmek, eğlenmek, gülmek

auf den Beinen

ayakta olmak

auf den ersten Blick

göründüğü kadarıyla, görünürde, görünüşe göre, görünüşte, sözüm ona, şıp diye

auf den ersten Blick (adv.)

derhal

auf den Gedanken kommen (v.)

anlamak, bulmak, çözmek

auf den Hals laden (v.) (+ datif)

başına belâ etmek, kendini zorla kabul ettirmek, uğratmak, vermek, yüklemek, zorla vermek

auf den Strich gehen (v.)

fahişeliğe itmek, fahişelik yaptırmak, kötü amaçla kullanmak

auf den Tisch bringen (v.)

hizmet etmek, müşteriye bakmak, servise başlamak, servis yapmak, vermek, yemek vermek, yiyecek vermek

auf der anderen Seite (adv.)

tersine

auf der faulen Haut liegen (v.)

aylak aylak dolaşmak, aylaklık etmek

auf der Flucht

ayak uydurma, firarda, kaçmakta, kazanma şansı olma/olmama, kurtulmaya çalışmak, ma

auf der Höhe bleiben (v.) (+ génitif)

takip etmek

auf der Hut

hazırlıklı, hazırlıksız, tedbirli, temkinli, tetikte, tetikte olma

auf der Hut sein (v.)

...-den/dan sakınmak, ...-e dikkat etmek, . e dikkat etmek, dikkat etmek, dikkatli olmak

auf der Lauer liegen (v.)

nöbet tutmak, pusu kurmak, pusuya yatmak, yolunu kesmek

auf der Lauer sein (v.)

nöbet tutmak, pusu kurmak, pusuya yatmak, yolunu kesmek

auf der Reise nach

yolunda

auf der Stelle

acil, ani, anî, anlık, çabucak, çok çabuk, derhâl, derhal olan, hemencecik, ivedi, koşar adım, şimdi, şıp diye

auf der Stelle (adv.)

derhal, hemen

auf der Stelle treten

yerinde saymak

auf die Dauer

nihayet

auf die Dauer (adv.)

sonunda

auf die Idee kommen (v.)

anlamak, bulmak, çözmek

auf die leichte Achsel nehmen (v.)

olduğundan düşük görmek

auf die Seite legen

eğilmek, yana yatmak

auf Draht

canlı, olup bitenden haberdar, uyanık

auf eigene Faust

kendi başına, kimsenin yardımı olmadan

auf freiem Fuß

kaçmış, serbest

auf frischer Tat ertappen

suçüstü yakalamak

auf Grund

...-in yüzünden, ...-ın sonucu olarak, dayanarak

auf Grund gelaufen sein (v.)

karaya oturmuş

auf Grund laufen (v.)

karaya oturmak

(auf) gut Glück (n.)

zayıf olasılık

auf gut Glück (adv.)

gelişigüzel, rasgele, rasgele bir şekilde, rastgele

auf halbem Wege

orta, yarı yol, yolun yarısında

auf halbem Wege (adv.)

yarı yolda

auf immer (adv.)

sürekli olarak

auf irgendeine Weise

öyle ya da böyle

auf jeden Fall

bununla beraber, elbette, muhakkak, mutlaka, şüphesiz, yine de

auf jemands Wohl trinken

şerefine içmek

auf keinen Fall

hiçbir nedenle

auf keinen Fall (adv.)

asla, hayır, hiçbir zaman, hiç de, kesinlikle olmaz

auf Kredit

kredi ile, taksitle

auf Lager haben (v.) (Gesprächs.)

...-e sahip olmak, aldatmak, sahibi olmak, sahip olmak

auf lange Sicht (adj.)

uzak geleceği kapsayan, uzun süreyi kapsar, uzun vadeli

auf Moll gestimmt

cesareti kırılmış, kederli, yılgın

auf Posten stehen (v.) (Heer)

gözcülük etmek, korumak, nöbet tutmak

auf Probe (adv.)

beğenilmediği takdirde geri verilme koşuluyla

auf Reisen

uçmakta, uçuşta

auf Reisen (adj.)

uçarken, uçuş halinde

auf sich nehmen

yüklenmek

auf sich nehmen (v.)

almak, geri almak, kabul etmek, katlanmak

auf Teufel komm raus

bütün gücüyle, olanca gayretiyle

auf Tonband aufnehmen

kayıt yapmak, ses kaydı yapmak

auf Tonband aufnehmen (v.)

kaydetmek, teype almak, yazmak

auf Touren bringen (v.)

devrini yükseltmek, gaz vermek, makinanın hızını artırmak

auf Umwegen (adv.)

dolambaçlı biçimde, dolaylı olarak, endirekt olarak

auf und davongehen (v.)

evlenmek için evden kaçmak, kaçmak

auf Verlangen (adv.)

istek, istek üzerine, istendiğinde

auf Wache stehen (v.)

gözcülük etmek, korumak, nöbet tutmak, pusu kurmak, pusuya yatmak, yolunu kesmek

auf Wiederhören

Allah'a ısmarladık, Allahaısmarladık, gule gule, Güle güle, hoşçakal

auf Wiedersehen

Allah'a ısmarladık, Allahaısmarladık, gule gule, Güle güle, hoşçakal, hoşça kal

auf Wunsch (adv.)

istek, istek üzerine, istendiğinde

aus sein auf

peşinde olmak

aus sein auf (v.)

niyetinde olmak