Publicitade E▼
görev (n.)
1.Çocuklarımıza görev duygusu aşılamalıyız.
2.Görevimi yerine getirmek zorundayım.
3.Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş
4.Dernekteki göreviniz tam olarak nedir?
Publicidade ▼
görev
görev (n.)
ayak işi, bir iş için bir yere gitme, fayda, fonksiyon, getir götür işi, iktidar, iş, işlev, kadro, mevki, ödev, pozisyon, proje, sorumluluk, vazife, yarar, yer, yükümlülük
görev (v.)
Ver também
görev (n.)
Publicidade ▼
⇨ Not: bir görev yapıldığında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır. • görev anlayışı • görev anlayışı olmayan • görev başında • görev bölgesi • görev dışı • görev gezisi • görev icabı olan • görev listesi • görev mahalli • görev süresi • görev vermek • görev yapmak • görev yeri • görev/yetki vermek • hukuki görev • kutsal görev • polis görev belgesi • yasal görev • zor görev • özel görev birliği
⇨ Görev Başındayız • Görev yöneticisi • Karadeniz Deniz İş Birliği Görev Grubu • Kazasker (idari görev) • Polis Akademisi: İlk Görev • T.C. Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu • Windows Görev Yöneticisi
görev
derece, mekan, sıra, yer[Hyper.]
koymak, yerleştirmek[Dérivé]
görev
mission (en)[ClasseHyper.]
acte diplomatique (fr)[DomaineCollocation]
görev (n.)
görev (n.)
görev, iş, proje, tasarı[Hyper.]
görev (n.)
incelik, kibarlık, nezaket[Hyper.]
görev (n.)
iş, meslek[Hyper.]
görev (n.)
görev, iş, vazife - görev, iş, proje[Hyper.]
görev (n.)
görev (n.)
fonksiyon, işlev[Hyper.]
görev (n.)
toplumsal kontrol[Hyper.]
mecbur tutmak, yükümlü kılmak - görevine bağlı[Dérivé]
görev (n.)
çalışma, emek, iş, iş yeri[Hyper.]
görevine bağlı[Dérivé]
görev (n.)
görev (n.)
yük; stres; ağırlık; endişe; çile[ClasseHyper.]
obligation (en)[ClasseHyper.]
durum, hal, keyfiyet, vaziyet[Hyper.]
sözünü tutmaya zorlamak - obligate (en)[Dérivé]
görev (n.)
büro; ofis; yazıhane[ClasseHyper.]
büro; ofis; yazıhane[Classe]
görev (n.)
iş, meslek[Hyper.]
koymak, yerleştirmek - icra etmek, merasim yönetmek - koymak - görevle göndermek - place (en)[Dérivé]
görev (v.)
Conteùdo de sensagent
calculado em 0,032s